Suriye’de ‘geçiş süreci’ engebeli

Suriye’de ‘geçiş süreci’ engebeli

Suriye’de geçiş sürecinde, HTŞ lideri Colani’nin devletin kilit noktalarını ele geçirme çabaları, özellikle askeri yapılanma konusunda ciddi zorluklarla karşılaşıyor. Farklı bölgesel ve uluslararası aktörlerle bağlantılı çeşitli silahlı grupların varlığı, yeni rejimin otoritesini kurmasını zorlaştırıyor.

Türkiye ve Suudi Arabistan’ın açık desteğine, Avrupa ve ABD’nin de ilgisine rağmen, Suriye’de geçiş sürecindeki Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) rejiminin lideri Ebu Muhammed el-Colani’nin, devletin tüm kilit noktalarını kontrol etme çabaları, 2011’den beri devam eden ve Beşşar el-Esed hükümetinin düşüşüyle sona ermeyen çatışmanın yarattığı parçalanmışlık ortamında tuzaklarla dolu bir hâl alıyor.

Bu durum, sahada etkin olan ve bazıları uluslararası ve bölgesel aktörlerle bağlantılı olan birçok gücün varlığından kaynaklanıyor.

Bunlar arasında ABD ve Fransa tarafından desteklenen Suriye Demokratik Güçleri (SDG), Rusya, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri ile yakın ilişkilere sahip Deraa’daki 8. Tugay ve Dürzi mezhebine mensup Süveyda’daki güçler bulunuyor.

Bu aşamada, kurduğu Savunma Bakanlığı aracılığıyla Suriye ordusunun yapısını oluşturmaya başlayan Colani, bakanlığın kilit noktalarına HTŞ’ye yakın isimleri atayarak ve farklı grupları dağıtarak, en hassas konulardan biriyle karşı karşıya kalmış gibi görünüyor.

Özellikle de ülkenin güneyini kontrol eden ve Şam’a giren 8. Tugay’dan sonra başkente girmesi, bu tugayın komutanı Ahmed el-Avde’yi onunla karşı karşıya getirdi.

Bu durum, siyasi düzenlemeler ve uluslararası ve bölgesel görüşmelerin yoğunluğu nedeniyle son iki ayda net bir şekilde ortaya çıkmadı.

HTŞ rejiminin savunma bakanı olarak görev yapan Murhef Ebu Kasra’nın birçok grupla (Suriye’nin kuzeyinde faaliyet gösteren 18 grup) anlaşmaya varıldığını açıklamasının üzerinden yaklaşık üç hafta geçmesine rağmen, Ebu Kasra geçen perşembe günü Amerikan gazetesi Washington Post‘a verdiği mülakatta, el-Avde ile anlaşmazlıklar yaşadıklarını ve el-Avde’nin kendi grubunu dağıtmayı ve Savunma Bakanlığı’nı kurma projesine katılmayı reddettiğini söyledi.

Bu açıklama, Cumhuriyet Muhafızları ve Hava Kuvvetleri de dâhil olmak üzere, HTŞ’ye yakın isimlere liderlik pozisyonlarının dağıtılması ve en önemlisi Bünyan Ahmed el-Hariri’ye teslim edilen Deraa Tümeni gibi illere özel birliklerin kurulmasıyla aynı zamana denk geldi.

Ebu Kasra’nın açıklamaları gerçek dışı görünmese de bu anlaşmazlığın Amerikan gazetesi aracılığıyla duyurulması, Savunma Bakanı’nın bir yandan el-Avde’ye, diğer yandan da arkasındaki güçlere, özellikle Rusya’ya göndermek istediği pek çok siyasi mesaj taşıyor gibi duruyor.

Buna karşılık, 8. Tugay, Ebu Kasra’nın ayrılıkla ilgili suçlamaları hakkında söylediklerini yalanlayan ve “Güney halkının, askeri kurallara göre çalışan ulusal bir savunma bakanlığının kurulmasını ilk talep edenler olduğunu” doğrulayan tugay lideri Nesim Ebu Arra tarafından okunan görüntülü bir bildiri yayımladı.

Ebu Arra, arzulanan Savunma Bakanlığı’nın “subayların ve devrimcilerin deneyimlerinden en iyi şekilde yararlanması, Suriye’nin tüm bileşenlerinin dışlama veya ötekileştirme olmaksızın temsilini garanti etmesi gerektiğini” vurguladı.

Ebu Arra, ayrıca açıklamasında, HTŞ’nin bakanına, Colani’nin son yıllarda askeri operasyonlar idaresi ile güneydeki gruplar arasındaki koordinasyon hakkındaki açıklamalarını hatırlattı ve ikincisinin eski rejimi devirmedeki rolüne işaret ederek, “Güney gruplarının Suriye’nin geleceğine yönelik vizyonunun temelini oluşturan ve bunlardan sapılamayacak değişmezler” olarak kabul ettiği şeyleri hatırlattı.

Açıklamaya göre bu değişmezler, “herhangi bir kutuplaşma veya dışlamadan uzak, istikrarı sağlamak ve Suriye’nin birliğini güçlendirmek, Suriye devrimine zarar verecek veya kazanımlarını baltalayacak ve Suriye halkının sunduğu fedakârlıkları aşındıracak herhangi bir iç veya dış projeyi reddetmek ve hakları koruyan ve ülke içindeki tüm bileşenler arasında deneyim ve yeterlilik standartlarına göre adil katılımı garanti eden bir anayasa altında hukukun üstünlüğüne inanmak.”

8. Tugay’daki liderin açıkladığı ilkelerin, Süveyda’daki grupların açıkladığı ilkelerle örtüşmesi dikkat çekici. Bu durum, bu güçler arasında bir koordinasyon olduğunu doğruluyor.

Daha sonra, güçlerin siyasi kolu olan Suriye Demokratik Konseyi’nden (SDK) bir heyet göndererek Süveyda gruplarının liderleriyle görüşmelerde bulunarak ve çabaları birleştirmek için uzlaşmacı bir bildiri yayımladı ve ABD ve Fransa tarafından desteklenen Suriye Demokratik Güçleri de buna katıldı.

Paralel bir şekilde, Rusya’nın Birleşmiş Milletler Daimî Temsilcisi Vasiliy Nebenzya, ülkesinin yeni Suriye makamlarıyla “iletişim için bir çalışma kanalı” bulundurduğunu doğruladı.

RIA Novosti‘nin aktardığına göre Nebenzya, Moskova’nın ayrıca Suriye’nin Birleşmiş Milletler nezdindeki temsilcisiyle de temas halinde olduğunu ve Rusya’nın eski rejimin düşüşünden sonra Şam’daki diplomatik varlığını koruduğunu, büyükelçisinin görevlerine orada devam ettiğini ve ülkesinin Suriye ile çeşitli düzeylerde işbirliğini güçlendirmeye kararlı olduğunu belirtti.

Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Mihail Bogdanov’un Şam’a yaptığı ve Colani ile görüştüğü ziyarete değinerek, görüşmelerinin ikili işbirliğinin “geleneksel dostluk ve karşılıklı saygı ilkelerine göre” sürdürülmesinin önemini vurguladığını ve tarafların iki ülke arasındaki ilişkileri güçlendirmek için iletişimi yoğunlaştırma konusunda anlaştıklarını açıkladı.

Nebenzya, “Moskova’nın Şam ile ilişkileri sabittir ve siyasi değişimlere bağlı değildir,” diyerek, Rusya’nın yeniden inşa çabalarında gerekli desteği sağlamaya devam etmeye hazır olduğunu yineledi ve ülkesinin Suriye halkının karşılaştığı zorlukların üstesinden dış müdahalelere ihtiyaç duymadan gelebileceğine inandığını diel getirdi.

Cezayir Dışişleri Bakanı Ahmed Attaf’ı iki gün önce kabul eden Colani’nin, 27 Şubat’ta Kahire’de düzenlenecek olan ve ülkesinin köktendinci geçmişi nedeniyle yeni Suriye yönetimine başlangıçta temkinli bir yaklaşım sergileyen “Olağanüstü Arap Zirvesine” katılması bekleniyor.

Kahire de Suriye’nin “bir terör merkezi” hâline gelmesinden duyduğu endişeyi defalarca dile getirdi.

Güvenlik cephesinde ise, ülkenin orta ve batı kesimlerinde azınlıkların yaşadığı şehirler ve kasabalar, medya karartması nedeniyle birçok olayın dışarı sızmasını engelleyen bir güvenlik açığı, adam kaçırma, öldürme ve tutuklama operasyonlarından mustarip olmaya devam ediyor.

Bunun yanı sıra, hükümetin serbest piyasa ekonomisine yönelik bir dönüşüm sürecinde, işten çıkarılan ve tek geçim kaynağı olmayan Suriyelilerin seslerini susturma girişimleri de öne çıkıyor.

Tartus, Colani’nin destekçilerinin barışçıl bir oturma eylemini basıp güç kullanarak dağıtmasının ardından, evvelsi gün bu girişimlerin sonuncusuna sahne oldu.

ydh

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

eight + 5 =