Kurbağa kaynıyor: İran’ın stratejik sabrı İsrail’e baskı yapıyor

Kurbağa kaynıyor: İran’ın stratejik sabrı İsrail’e baskı yapıyor

The Cradle’daki yazı, İran’ın İsrail’e karşı uzun süreli bir yıpratma savaşına yönelik stratejik yaklaşımını vurguluyor, iç bölünmeler ve özellikle İran ve müttefiklerinden gelen dış tehditler nedeniyle İsrail’in durumunun giderek istikrarsızlaştığının altını çiziyor.

The Cradle’da yayımlanan analizde, İsrail artan iç muhalefet ve dış tehditlerle boğuşurken, Direniş Ekseni’nden eşgüdümlü çok cepheli bir çatışma potansiyeli belirdiğini öne sürüyor; İran’ın İsrail’in caydırıcılık kapasitesini aşındırmayı ve iç ve dış güvenlik dinamiklerini istikrarsızlaştırmayı amaçlayan uzun süreli bir yıpratma savaşına yönelik stratejik tercihinin altını çiziyor.

İsrail’in Temmuz ayı sonunda Tahran’ın merkezinde Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniye’yi hedef alan suikastından bu yana İran’ın stratejik olarak nasıl bir misilleme yapacağı konusunda spekülasyonlar artıyor. İslam Cumhuriyeti’ndeki bazı yetkililer İsrail’in üst düzey yetkililerine ulaşarak sert bir karşılık verecekleri sözünü verdi, hatta ülkenin Devrim Lideri Ayetullah Ali Hamenei “Heniye’nin kanının intikamını almayı görevimiz olarak görüyoruz” dedi.

Kurbağayı kaynatmak: Bir yıpratma savaşı

Süreç ilerledikçe, İran’ın operasyonel stratejilerini iyi bilmeyenler ve İran’ın çalışma tarzına aşina olmayanlar Tahran’ın pervasızca ya da hızlıca hareket etmeyeceğini anlamış görünüyor. Direniş Ekseni’nin kolektif yanıtı makul ve stratejik olacaktır, hatta bazı yetkililer İran’ın yanıtının çok gecikmeli olacağını öne sürmüştür.

Devrim Muhafızları sözcüsü Ali Muhammed Naini geçen ay “Zaman bizden yana ve bu yanıtın süresi uzayabilir” dedi. Dönemin dışişleri bakanı Ali Bakıri Keni de benzer şekilde İran’ın “doğru zamanda” ve “uygun gördüğü” şekilde yanıt vereceğini söyledi. İran’ın Nisan ayında Şam’daki konsolosluğuna yapılan saldırılara karşılık olarak ticaret devletine yönelik misilleme saldırılarının ardından STK Avaaz’ın Kampanya Direktörü Fadi Kuran sosyal medyada yaptığı bir paylaşımda İran’ın tepkisi ile Stanford Üniversitesi’nde katıldığı bir askeri strateji masterclass’ı arasında paralellik kurdu. 

ABD’nin hayalet jetinin yeteneklerini ortaya çıkarmasına benzer şekilde, İran’ın Nisan ayında konvansiyonel silahlar kullanmasının Tel Aviv’i füze savunma sistemlerini ifşa etmeye zorladığını ve İran’a gelecekteki saldırıları için değerli istihbarat sağladığını söyledi. Ayrıca şunları da kaydetti:

Netanyahu ve İsrail rejimi, Amerika’yı çekebilecekleri hızlı, yoğun ve aceleci bir savaşı tercih ediyor. İranlılar ise, İsrail’in caydırıcı gücünü kademeli olarak aşındırmayı ve böylece Siyonist varlığı, hem Arap ülkeleri hem de ABD için ‘maliyetli bir müttefik” olarak konumlandırmayı amaçlayan uzun süreli bir yıpratma savaşını tercih ediyor.

Quran’ın yorumları, İran, İsrail ve ABD arasında süregelen gölge savaşının mühim ancak sıklıkla ihmal edilen bir boyutunu aydınlatıyor: Konvansiyonel olmayan savaş bağlamında, İran ve müttefiklerinin gerçek ve stratejik amaçları. İran’ın İsrail’e doğrudan misillemesinden birkaç ay önce, Iraklı direniş grubu Kataib Hizbullah tarafından Ürdün-Suriye sınırındaki ABD askeri karakolu Tower 22’ye düzenlenen ve üç ABD askerinin ölümü ve 35’inin yaralanmasıyla sonuçlanan bir saldırı oldu.

Heniye’nin öldürülmesinden günler önce de Ensarullah, Tel Aviv’deki ABD büyükelçiliği yakınlarında bir insansız hava aracı saldırısı düzenledi, bir İsraillinin ölmesini, 10’unun da yaralanmasını sağladı. Bu iki saldırı da İran’ın İsrail’deki hayati güvenlik, askeri ve enerji altyapısını hedef almayı içeren kapsamlı stratejisi ile uyumlu. İran, taktiklerini tasarlarken sadece işgalcinin kaynaklarına zarar vermeyi amaçlamıyor aynı zamanda en iyi bilişsel savaş olarak tanımlanabilecek bir şekilde, Siyonist varlığa, rejimi ve nüfusu ölçeğinde panik dalgaları gönderiyor.

İsrail’in enerji güvenliğini baltalamak

İran ve müttefikleri daha önce de İsrail’in hayati enerji altyapısını bozabileceklerini göstermişlerdi. Hizbullah 2022’de İsrail’in Karish gaz sahasına insansız hava araçları göndererek bunu yapabileceğini göstermişti. İsrail bu girişimleri engelleyemedi ve bu tehdit bugün hala devam ediyor üstelik benzer bir sızıntı bir ay kadar önce yapıldı.

İsrail’in gaz platformlarına, özellikle de elektrik üretiminde kullanılan gazın yaklaşık yüzde 70’ini sağlayan Tamar, Karish ve Leviathan’a olan bağımlılığı, bu tesisleri son derece savunmasız bırakıyor. İsrailli bir enerji yetkilisinin söylediği gibi, “Gaz platformları hassastır ve bir platform aktif olduğunda saatli bir bombaya dönüşebilir.” İsrail’in doğrudan işgal ya da komşu ülkelerle ittifak yoluyla, özellikle de Babülmendep Boğazı çevresindeki stratejik limanları kontrol etmesi Tel Aviv için bir başka endişe kompleksi. Kızıldeniz’in girişi küresel ticaret için hayati önem taşıyor ve son olaylar bunun İran’ın stratejisindeki bir başka savaş alanı olduğunu gösterdi. 

Yemen’in çatışmaya dahil olması ve İsrail limanlarına giden ticari gemileri engelleme kabiliyeti İsrail ekonomisini ciddi şekilde etkiledi.

Kızıldeniz’in ablukaya alınması, CEO’su Gideon Golbert’e göre İsrail’in Eilat limanındaki nakliye trafiğinde yüzde 85’lik bir düşüşe neden oldu. Ticaretteki bu keskin düşüş önemli mali kayıplara yol açtı ve sonuçta limanı iflasa ve kapanmaya zorladı. İsrail gemilerine yönelik saldırılarla birlikte bu abluka sadece İsrail için değil, aynı zamanda dünyanın en önemli deniz koridorlarından biri üzerinden yapılan küresel ticaret için de büyük bir tehdit oluşturuyor.

İran’ın diplomatik duruştan askeri duruşa geçişi

Heniye’nin öldürülmesinin ardından İsrail olayı gizli bir güvenlik operasyonu olarak göstermeye çalıştı ancak İran bunu egemenliğini ihlal eden ve misilleme gerektiren açık bir askeri saldırı eylemi olarak gördü. İran ilişkileri uzmanı Ahmed Faruk, The Cradle‘a verdiği demeçte İran’ın vereceği karşılıkta daha geniş jeopolitik etkileri göz önünde bulundurması gerektiğini ancak kısa ve orta vadede diplomasinin daha büyük bir rol oynayabileceğini söylüyor. Uzun vadede ise Tahran’ın askeri duruşu, özellikle de nükleer caydırıcılık potansiyelinin daha keskin bir şekilde ön plana çıkmasıyla, önemli ölçüde değişebilir. İran’ın nükleer programını çevreleyen belirsizlikten çıkması ve nükleer kapasiteye doğru ilerlemesi bölgenin stratejik dinamiklerini dönüştürebilir.

İşgalci için en tehlikeli senaryolardan biri, İran’ın vereceği cevabın tüm bölgesel müttefiklerini koordineli ve uzun süreli çok cepheli bir çatışmaya dahil etmesi olasılığıdır. İsrail’in siyasi ve askeri kurumları arasında, özellikle de Lübnan sınırındaki kuzey Yahudi yerleşimleriyle ilgili iç bölünmelerin artması ve hükümetin Hamas’la ateşkes anlaşmasına varmayı inatla reddetmesi nedeniyle durum giderek daha tehlikeli bir hal alıyor. İsrail’in Gazze’de bir yılını doldurmak üzere olan uzun süreli tacizi kayda değer bir stratejik zafer getirmezken, işgal devleti kayıplar, küresel kınama ve halkın savaşa karşı artan hoşnutsuzluğu nedeniyle sarsılıyor. İç baskılar, dış tırmanma tehdidiyle birleştiğinde İsrail’in kritik bir kırılma noktasında olmasını sağlıyor.

İsrailliler arasında, hem güneyden hem de kuzeyden sürekli saldırı tehdidine ve büyük enerji kesintileri ihtimaline daha fazla tahammül edemeyeceklerine dair baskı altında olmaya dair bir his var. Ve İran’ın misillemesi olmadan geçen her gün bu baskı daha da artıyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

4 × 2 =