İslam korkusunu yayanlar, İslam’ın dünya ırklarını Batı’nın tahakkümünden kurtarabileceğini biliyor

İslam korkusunu yayanlar, İslam’ın dünya ırklarını Batı’nın tahakkümünden kurtarabileceğini biliyor

İslamofobi olarak adlandırılan Müslüman karşıtı bağnazlık-ırkçılık basit bir gerçeğe dayanıyor: ABD’nin Batı Asya’daki dış politikasını, özellikle de apartheid rejimine ve Siyonist işgale verilen desteği meşrulaştırmak için, kurbanların insanlıktan çıkarılması gerekiyor.

Parstoday’ın yaptığı araştırmaya göre, İslamofobi’yi destekleyenlerin günümüzde ve İsrail rejiminin Filistinlilerle savaşı sırasında, Filistin hareketinin Filistin mücadelesine dayandığını göstermek yerine  Araplar ve Müslümanların doğası gereği fanatik ve şiddet yanlısı olarak sunulmuştur.

Bunu daha net anlamak için, ABD’deki Müslüman karşıtlığının Donald Trump’ı Beyaz Saray’a itecek kadar güçlü olduğu 2016 yılına geri dönelim. “Müslümanların ABD’ye girmesini yasaklama” planı kampanyası Trump’ı ön plana çıkarırken, partisinin adaylığını kazandı.

Ancak Trump’ın 2016’daki zaferinin tohumları yıllar önce, 11 Eylül 2001’de atılmıştı. Daha önce, 1990’ların başında, Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle birlikte, Samuel P. Huntington ve Bernard Lewis gibi entelektüeller, Washington’da Batı’nın artık bir “medeniyetler çatışması” içinde İslam’la karşı karşıya olduğu görüşünün desteklenmesine yardımcı oldular.

Huntington, komünizmin yenilgisiyle birlikte İslam’ın ABD için “ideal düşman” haline geldiğini, çünkü İslam’ın ırksal ve kültürel açıdan farklı olduğunu ve askeri açıdan Amerikan güvenliğine inandırıcı bir tehdit oluşturacak kadar güçlü olduğunu yazdı.

Ancak dört yıl sonra 2020 ABD başkanlık seçimlerinde Müslümanlara yönelik savaş görünüşte sona ermişti ve tehlikeli Müslümanların hikayeleri artık manşetlerde yer almıyordu. Trump’ın 2020’deki yeniden seçim kampanyasında Müslüman karşıtı söylem neredeyse tamamen yoktu. Bu aşamada İslamofobinin yerini Rusya ve Çin’in Amerika Birleşik Devletleri’nin düşmanı olarak gösterilmesi aldı.

İsrail’in Gazze’yi benzeri görülmemiş bir şekilde bombalaması, Müslüman karşıtı propaganda ve saldırıların aniden ve güçlü bir şekilde Amerika’ya geri dönmesine neden oldu. Illinois’in Plainfield şehrinde 6 yaşındaki Wadia Al-Fayoumeh, kendisini ve annesini onlarca kez bıçaklayan ve “Siz Müslümanlar ölmelisiniz” diye bağıran bıçaklı bir saldırgan tarafından öldürüldü.

İsrailli liderler Hamas’ın 7 Ekim operasyonunu defalarca İsrail’in 11 Eylül operasyonu olarak tanımladılar. Ve bu yanlış kıyaslamayla önceki hükümetlerin yetkililerini aynı hizaya getirmeye çalıştılar. Bu karşılaştırma kabul edilemez, çünkü Hamas geçen yüzyıldan bu yana İsrail’in işgalini sona erdirmeyi hedeflerken, El Kaide ABD’yle düşmanlık geliştirmeye çalışıyor.

Batılı hükümet yetkililerinin Siyonist gaspçı rejime eşlik etmesi sonucu, hükümet yetkililerinin Filistin ve Müslümanlar hakkında dengesiz ve sahtekâr açıklamaları ortamı eskisinden daha da gergin hale getirmiş ve İslamofobiyi organize bir şekilde artırmıştır. Amerika’da İslamofobinin neden olduğu olaylar yüzde 180, Kanada’da yüzde 1300, İngiltere’de ise yüzde 600 arttı.

Gazze’de bir hastanenin bombalanmasında öldürülen Filistinlilerin cesetlerinin fotoğrafı. Uzmanlara göre İslamofobi, İsrail’in Filistinlileri katletmesinin psikolojik yükünü azaltıyor.

Müslümanlara yönelik şiddetin artmasına rağmen İngiltere, Almanya ve Fransa gibi Batılı ülkelerde Filistin taraftarlarının gösterileri yasaklandı. Ancak Fransa’da göz yaşartıcı gaz ve tazyikli suyla, Almanya’da ise fiziksel saldırıya uğramalarına rağmen pek çok Filistinli taraftar kurallara karşı gelerek sokaklara döküldü.

Bu olaylar o kadar tuhaftı ki İngiliz parlamenterlerin sesini yükseltti. İktidardaki muhafazakarlar da dahil olmak üzere çeşitli siyasi partilerden kişiler, artan Müslüman karşıtı nefreti ve bu tür suçlarla mücadele yollarını ele almadaki başarısızlığından dolayı ülke hükümetini oldukça eleştirdiler.

Bu bağlamda Almanya’da üniversite profesörü ve siyasi konularda uzman olan Mathias Rohe, bu ülkede Müslüman karşıtlığının yükselişine karşı uyarıda bulunarak, İslamofobi ile mücadelenin toplumun daha geniş kesimlerinin aktif katılımını gerektirdiğini söyledi.

Avrupa’da İslamofobinin ve Filistin karşıtı nefretin 7 Ekim’den bu yana normalleşmesi şok edici. Filistin davasına destek veren herkesin teröre de destek verdiği anlayışı maalesef Batı’da organize bir medya politikası haline geldi.

İslamologlar, Batı’nın İslam’a, Kuran’a ve İslam Peygamberi’ne karşı militan tutumunun temel nedeninin, farklı ırklardan insanları başkalarının tahakkümünden kurtarma yeteneği olduğuna inanıyorlar. Kuran metnine göre, zulmetmenin haram olduğu gibi, başkalarının hakimiyetini ve zulmünü kabul etmek de yasak ve haramdır. Ayrıca Kur’an ve İslam Peygamberi sürekli olarak ırk ve renk farkının bulunmadığından söz etmekte, insanın üstünlüğünü takvaya bağlamaktadır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

fifteen + thirteen =