Avrupa Parlamentosunun yeni yasama döneminde aşırı sağcı grupların etkisi tartışılıyor
Avrupa Parlamentosu (AP), yeni 5 yıllık yasama dönemine başlarken varlığını artıran ancak bölünmüş yapıdaki aşırı sağcı siyasi grupların Avrupa Birliği’nin (AB) politikalarına ne ölçüde etki gösterebilecekleri merak ediliyor.
6-9 Haziran’da yapılan seçimlerin ardından yeniden oluşan AP, bu hafta ilk defa Genel Kurul toplantısı için Strazburg’da bir araya geliyor.
Aşırı sağcı grupların sandalye sayılarını artırmaları, 720 sandalyeli AP’nin en belirgin özelliğini oluşturuyor.
Bu eğilim, önceki dönemde 59 sandalyeli “Kimlik ve Demokrasi” isimli grup tarafından temsil ediliyordu.
AP’nin yeni aşırı sağcı partileri ise 1 Eylül’deki eyalet seçimlerinde de oylarını artıran aşırı sağcı Almanya için Alternatif Partisinin (AfD) liderlik ettiği 25 sandalyeli “Egemen Ulusların Avrupası” ile Macaristan Başbakanı Viktor Orban’ın partisi Fidesz’inin öncülüğündeki 84 sandalyeli “Avrupa’nın Vatanseverleri” oldu.
Bir süredir farklı ülkelerdeki seçimlerle gözlemlenen aşırı sağdaki yükselişin Avrupa siyasetinde kendini somut olarak gösterdiği yeni AP’de Avrupa entegrasyonuna karşı bu partilerin gündemi ne ölçüde etkileyeceği, AB’yi bir bölünmeye götürüp götürmeyeceği konuları gündeme geldi.
Aşırı sağ bölünmüşlüğünü aşabilir mi?
Belçika’daki Liege Üniversitesinden Siyaset Bilimi Profesörü Jerome Jamin, “Parlamentodaki aşırı sağ hiç de homojen bir siyasi aile değil.” ifadesini kullandı.
Aşırı sağ eğilimli partilerin AP’de her ne kadar “Avrupa”dan bahsetseler de neticede Parlamentoya ulusal gündemlerini taşıyan ulusal partiler olduklarına dikkati çeken Jamin, “Örneğin, Fransız sağ, doktrinel olmaktan ziyade ulusal ve bölgesel farklılıklar nedeniyle AP’deki İspanyol sağ ile aynı endişelere sahip değil.” değerlendirmesini yaptı.
Jamin, ulusal gündemlerin dışında aşırı sağı bölen önemli bir diğer faktörün de ideolojileri olduğunu belirterek, “Bazıları laik, diğerleri kökten dinci Katolik, bazıları açıkça anti-semitist, diğerleri İsrail’i ‘dünyanın İslamlaşmasına’ karşı bir kalkan olarak görüyor. Bazıları eş cinselliği veya kürtajı savunuyor.” dedi.
Merkezi Brüksel’de bulunan düşünce kuruluşu Martins Centre’nin Direktörü Dr. Peter Van Heele, AP’de nispeten ılımlıdan daha aşırıya 3 grup bulunduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti:
“Şu anda ortak bir gündemleri yok. Gördüğüm kadarıyla AB’nin geleceği konusunda hala Birlik içinde kalmak isteyen ancak bazı reformlar talep edenlerden fiili olarak birliği dağıtmak isteyen aşırılıkçılara kadar farklı görüşleri var. Diğer politika alanlarına da bakarsanız, örneğin ekonomide bazıları çok korumacı, diğerleri daha piyasa odaklı. Bu yüzden şu anda bu grupları bir araya getiren bir unsur göremiyorum.”
Van Heele, aşırı sağcı grupların bölünmüşlüklerine rağmen göç gibi konularda biraz daha etkili olabileceklerini, Ukrayna’ya destek konusunda ise AB dış politikasında bir değişikliğe yol açamayacaklarını savundu.
Bu grupların AB’yi parçalanmaya götürüp götüremeyecekleri konusunda ise Van Heele, “Tehlike kesinlikle var. Bu, diğer güçlere bağlı. Diğer grupların AB’nin geleceği hakkında net bir fikirlerinin olup olmadığına bağlı.” değerlendirmesinde bulundu.
Aşırı sağ, Birliğin politikalarını etkileyebilir mi?
ABD Delaware Üniversitesi Avrupa Çalışmaları Direktörü Daniel Kinderman da “AP’deki aşırı sağcı milletvekilleri, blok halinde oy kullansalar bile AB mevzuatı üzerinde büyük bir etki yaratmak için yeterli sandalyeye sahip değiller ancak müttefik bulabilirlerse bu durum değişir ve bu bazen merkez sağ veya hatta bazı popülist sol partiler için geçerli olabilir. Her durumda giderek artan bir baskı uygulayabilirler.” diye konuştu.
Kinderman, aşırı sağın AB içinde bölünmeye neden olması için daha fazla ülkede iktidara gelmesi gerektiğini dile getirerek, “Henüz orada değiliz ancak bu gerçekleşirse, özellikle aşırı sağ, Fransa gibi büyük bir AB ülkesinin kontrolünü ele geçirebilirse Avrupa kökten değişecektir.” ifadelerini kullandı.
Almanya Dresden Teknik Üniversitesi Siyaset Bilimi Enstitüsünden Dr. Oliviero Angeli de bugün başlayan yeni dönemde Avrupalı Muhafazakarlar ve Reformistlerin (ECR) aşırı sağcı Avrupa’nın Vatanseverleri ve Egemen Ulusların Avrupası gruplarından daha çok etkiye sahip olmasını beklediğini belirtti.
Örneğin önemli gündem maddelerinden biri olan göç konusunda ECR’nin AP’deki en büyük grup Avrupa Halk Partisi (EPP) ile aşırı sağcı Avrupa’nın Vatanseverleriyle olduğundan daha uyumlu davranacağını ifade eden Angeli, Avrupa’nın Vatanseverleri grubunun politikayı doğrudan şekillendirme gücünün sınırlı kalacağı yorumunda bulundu.
Angeli, yaklaşan ABD seçimlerinin sonucunun aşırı sağcı partilerin stratejilerini etkilemesini beklediğini kaydetti.
Aşırı sağ, İsrail konusunda birleşiyor mu?
İrlandalı gazeteci-yazar David Cronin de yaptığı değerlendirmede Avrupa’daki aşırı sağcı siyasetin İsrail yanlılığı konusunda birleştiğini anlattı.
“Irkçılık ve yabancı düşmanlığı, aşırı sağ siyasetinin merkezinde yer alır.” ifadesini kullanan Cronin, şunları paylaştı:
“Brüksel’deki İsrail yanlısı lobi, aşırı sağla yakınlaşma veya en azından yakınlaşıyormuş gibi görülme konusunda biraz isteksizdi ancak son zamanlarda bu değişti. Yine, İsrail’in Avrupa’da ve ötesinde aşırı sağı benimsemesinin ardında kasvetli bir mantık var. İsrail’in mevcut hükümeti, o devletin kuruluşundan bu yana en açık şekilde şiddet yanlısı ve ırkçı olanıdır. Avrupa’nın aşırı sağındaki şiddet yanlısı ırkçılarla arkadaş olmasına kimse şaşırmamalıdır.”