Batı’da Kur’an-ı Kerim’e ihanetin boyutları 

Batı’da Kur’an-ı Kerim’e ihanetin boyutları 

Batılı ülkelerde İslami kutsallıklara yönelik saygısızlıkların devamında bir kez daha İsveç’te Kuran-ı Kerim yakma olayı yaşandı ki bu durum Müslümanları öfkelendirdi. 

Avrupa’da ifade özgürlüğü bir yalandır diyebileceğimiz bir durumla karşı karşıyayız.  Son yıllarda başta İskandinavya bölgesi olmak üzere bazı Avrupa ülkelerinde Müslüman kutsallıklarına yönelik ihlaller ve saygısızlıklar artmıştır. 28 Haziran günü ise İsveç makamları ve polisinin desteğiyle İsveç’in başkenti Stockholm’ün ana camisinin dışında Kur’an-ı Kerim’e hakaret edilerek yakıldı. Bu hakaret önemli mesajlar ve noktalar içermektedir: Avrupa ülkeleri ve Amerika ifade özgürlüğü talep etmektedir. İsveç Dışişleri Bakanı Kuran’a hakaret edildikten sonra, “Bu eylem ifade özgürlüğü çerçevesindedir ve yasa dışı sayılmaz” iddiasında bulundu.

Önemli uluslararası hukuk ve insan hakları belgelerine baktığımızda , bu belgelerde öne sürülen en önemli konulardan birinin dinlere saygı gösterilmesi ve dini ayrımcılıktan kaçınılması gerektiğini ve ülkelerin de azınlıklarına bile, insanların dini haklarına saygı gösterme taahhüdünde bulunulması gerektiğini göstermektedir. Dolayısıyla Kuran-ı Kerim’in yakılması gibi alçakça bir eylem ifade özgürlüğü değildir, ancak Avrupa ülkelerindeki asılsız ifade özgürlüğü iddiasını ispatlamaktadır. Aslında Avrupa’daki İslam’ın mukaddesatına yönelik hakaretler örgütlenmiş bir şekilde devam etmektedir. İsveç’te Kur’an-ı Kerim’e yönelik saygısızlıklar, Batı dünyasında İslam’ın kutsal varlıklarına yönelik hakaretlerin hedefli ve örgütlü bir şekilde yapıldığını bir kez daha gösterdi. Selvan Momika’nın geçtiğimiz günlerde Kur’an-ı Kerim yakma eylemi öncesinde İsveçli siyasetçi Rasmus Paludan da İsveç’in Stockholm kentindeki Türk Büyükelçiliği önünde Kuran’ın bir nüshasını yaktı.

Bu İsveçli siyasetçi, bir hafta sonra bir kez daha Kur’an-ı Kerim’e hakaret etti. İsveç Yargıtay’ı izin vermişken bu kez de Selvan Momika Kur’an-ı Kerim’e hakaret etti. İsveç polisi, Kur’an-ı Kerim’e bu saygısızlıktan iki hafta önce, Stockholm’de Kur’an-ı Kerim’in yakılacağı iki gösteri düzenleneceğini, ancak polisin güvenlik nedeniyle bu eyleme karşı olduğunu açıklamıştı. Ancak Yargıtay, polisin kararını reddederek, Kuran-ı Kerim’e  hakaret etme ruhsatı verdi. Bir yargı organının Kuran’a hakaret suçuna ruhsat vermesi, Batılı ülkelerde Müslümanların kutsal mekanlarına yönelik organize ve hedefli hakaretlerin açık bir delilidir.

İslam’ın kutsallarına hakaret etmek, Batı’nın İslam diniyle olan çatışmasının devamıdır. Amerikalı teorisyen Samuel Huntington, “Medeniyetler Çatışması” kitabında şöyle yazmıştı: “İslam, Batı’nın bekasını sorgulayan tek medeniyettir.” Batı, özellikle son yıllarda İslamofobi için çok şey yaptı; İslam’a karşı şiddet içeren filmler yapmaktan IŞİD’in kurulmasına ve bu terör örgütünün İslam dini adına işlediği suçları İslam’a ve Müslümanlara karşı propagandif araç olarak kullanılması hepsi Batı’nın bizzat yönettiği konular arasındaydı. 11 Eylül 2001 bile İslam’ı ve Müslümanların hedef alınması için zemin hazırladı ve bunun başlıca sonucu da İslam düşmanlığı oldu. Batı, insanlığın ilerlemesi için merhametli bir yaklaşımı olan İslam’ın gerçek yüzünü görmeyi reddetmekle kalmadı, aynı zamanda IŞİD’in sahte İslam’ını öz Muhammedi İslam’ı ile değiştirmeye çalıştı. Batı ülkelerinde İslam’ın mukaddesatına hakaretlere de izin verildi. Gerçek şu ki, İslam dinini sert bir din olarak lanse etmek, Kuran’a ve diğer kutsal kitaplara hakaret etmek, İslam’ın Avrupa’da yayılmasına karşı Batı’nın öfkesini de gösteriyor. 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

five × 4 =