Şehid Basil el-Arac’ın Aksa Tufanı Operasyonu’na ışık tutan gerilla savaşı notları

Şehid Basil el-Arac’ın Aksa Tufanı Operasyonu’na ışık tutan gerilla savaşı notları

Filistin Direnişi, Arapların ve Müslümanların Afganistan, Irak, Lübnan ve Gazze’deki deneyimleriyle ustalaştıkları gerilla savaşı ya da hibrit savaş mantığına dayanan stratejileri izleyen oluşumlardan müteşekkildir. Bu savaş asla konvansiyonel savaş mantığına ve sabit noktalar ile sınırların savunulmasına dayanmaz; tam tersine düşmanı pusuya düşürürsünüz.”

Şehid Basil el-Arac, Mart 2017’de göğe yükselmeden önce bol bol yazmıştı. Ölümünden sonra yayınlanan “Cevaplarımı Buldum” adlı kitabını 2014’te Gazze’ye yönelik Siyonist saldırı sırasında kaleme aldı. Aşağıdaki satırlar bu kitaptaki vasiyetindendir. [Şehid’in yazdıklarının Aksa Tufanı Operasyonu ile başlayan ve hâlâ devam eden çatışma sürecinin anlaşılmasında da ufuk açıcı olduğunu düşünüyoruz…

Basil, savaşın doğasına ilişkin sekiz kural ve görüş ile bize rehberlik etti. Şöyle yazmıştı:

“Bir kara harekâtından söz edildiğine göre, birkaç noktanın göz önünde bulundurulması gerekir:

1. Filistin Direnişi, Arapların ve Müslümanların Afganistan, Irak, Lübnan ve Gazze’deki deneyimleriyle ustalaştıkları gerilla savaşı ya da hibrit savaş mantığına dayanan stratejileri izleyen oluşumlardan müteşekkildir. Bu savaş asla konvansiyonel savaş mantığına ve sabit noktalar ile sınırların savunulmasına dayanmaz; tam tersine düşmanı pusuya düşürürsünüz. Sabit bir pozisyonu savunmaz, bunun yerine manevralar gerçekleştirir, hareket eder, geri çekilir ve kanatlardan ve arkadan saldırırsınız. O yüzden bunu asla konvansiyonel savaşlarla kıyaslamayın.

2. Düşman, Gazze’ye girdiklerini, konutları işgal ettiklerini ya da kamuya açık alanlarda ve tanınmış simge yapılarda bulunduklarını gösteren fotoğraf ve videolar yayacaktır. Bu gerilla savaşlarındaki psikolojik savaşın bir parçasıdır. Siz düşmanınızın istediği gibi hareket etmesine izin verirsiniz, böylece tuzağınıza düşerler ve siz de onları vurursunuz. Savaşın yerini ve zamanlamasını siz belirlersiniz. Dolayısıyla, Al-Katiba Meydanı, Al-Saraya, Al-Rimal veya Ömer Al-Mukhtar Caddesi’nden fotoğraflar gördüğünüzde bunun kararlılığınızı zayıflatmasına izin vermeyin. Savaş, genel sonuçlarına göre değerlendirilir ve tüm bu yaptıkları gösteriden ibarettir.

3. Asla İşgal’in propagandasını yapmayın ve yenilgi duygusunun aşılanmasına katkıda bulunmayın. Bu konuya odaklanmalıyız, çünkü yakında örneğin Beyt Lahiya ve El Nuseyrat’ta büyük bir işgalden bahsetmeye başlayacağız. Asla panik yaymayın; Direniş’i destekleyin ve işgalciler tarafından yayınlanan hiçbir haberi yaymayın. (Gazetecilik etiğini ve tarafsızlığını unutun; Siyonist gazeteci nasıl bir savaşçıysa siz de öylesiniz!).

4. Düşman; esirlerin, büyük olasılıkla sivillerin görüntülerini yayınlayabilir, amacı Direniş’in hızla çöktüğü imajını vermektir. Bunlara asla inanmayın.

5. Düşman, Direniş’in bazı sembol şahıslarına suikast düzenlemek için nitelikli, taktiksel operasyonlar gerçekleştirecektir ve tüm bunlar psikolojik savaşın bir parçasıdır. Ölenler ve ölecek olanlar Direniş’in sistemini ve uyumunu asla etkilemeyecektir, zira Direniş’in yapısı ve oluşumları merkezi değil yatay ve yaygındır. Amaçları Direniş’in destek tabanını ve direnişçilerin ailelerini etkilemektir, çünkü Direniş erlerini etkileyebilecek tek kişiler onlardır.

6. İnsani ve maddi doğrudan kayıplarımız düşmanınkinden çok daha fazla olacaktır; bu da iradeye, insan unsuruna, sabır ve tahammül kudretine dayanan gerilla savaşlarında doğaldır. Maliyetleri karşılama konusunda çok daha yetenekliyiz, bu nedenle bunların büyüklüğünü ve rakamları karşılaştırarak telaşlanmaya gerek yoktur.

7. Günümüz savaşları artık sadece ordular arasındaki çatışmalar değil, daha ziyade toplumlar arasındaki mücadelelerdir. Sağlam bir bina gibi olalım ve düşmanla parmak ısırma oyunu oynayalım: bizim toplumumuz onlarınkine karşı.

8. Son olarak, her Filistinli (geniş anlamda, ikincil kimlikleri ne olursa olsun Filistin’i mücadelesinin bir parçası sayan herkes), Filistin savaşının ön saflarında yer almaktadır. Bu nedenle görevinizde başarısız olmamak için dikkat etmelisiniz.”

Basil el-Arac: Savaşan Akıl ve Filistin ‘Ansiklopedisi’

Basil el-Arac: Savaşan Akıl ve Filistin ‘Ansiklopedisi’

2015 yılında Basil el-Arac, Beyrut’taki Direnişi Destekleme Konferansı’na katıldı. Filistin’e döner dönmez birkaç genç adamla birlikte bir haftalığına ortadan kayboldu. Filistin Yönetimi, bu grubun İsraillilere karşı askeri bir operasyon düzenlediğini bildirdi. Buna paralel olarak İsrailliler de bu grubun Lübnan Hizbullahı tarafından silah altına alındığını iddia etti.

Beytüllahimli 31 yaşındaki Filistinli, eczacı, entelektüel ve mücadeleci Basil el-Arac, Pazartesi günü İsrail işgal güçlerinin Filistin’i özgürleştirme yolunda idam ettiği kahramanlar listesine girdi.

Aylarca aradıktan sonra, İsrail işgali Arac’ı canlı yakalayamadı. Arac İsrail işgal güçlerine karşı iki saat süren bireysel bir çatışmaya girdi. Şehadetinden sonra da cesedini kaçırdılar.

Arac’ın öldürüldüğü duyurulduktan kısa bir süre sonra sosyal medyada “mücadele eden akıl” hashtag’i ortaya çıktı ve aktivistler, hayatından endişe duydukları için aylardır adını gizledikleri bu kahraman hakkında bilgi vermeye başladı.

Daha iki gün önce Basil el-Arac ismi popüler değildi. Bugün Arac’ın kanı, silahlı direniş ve entelektüel direniş taraftarlarını birleştiren misilleme ruhunu yeniden canlandırdı.

“İki yıl önce Beyrut’ta tanıştığım bu eğitimli ve zayıf gencin silahlı mücadele seçeneğini tercih edeceğini hiç düşünmemiştim. Biz yazarlar ve gazeteciler, düşmanla entelektüel ve kültürel olarak savaştığımızı söylemeyi tercih ediyoruz, ama Basil al-Arac aramızdaki en soylu kişiydi; entelektüel ve silahlı direnişi birleştirdi…” Gazeteci Qassem Qassem, onun için Al-Akhbar gazetesinde bu cümleleri yazdı.

İsrail düşmanıyla her türlü mücadeleyi vermiş, Filistin tarihini en ince ayrıntısına kadar koruma kaygısı taşıyan bu gencin önemi burada yatıyor.

“Yüksek eğitimli ve bilinçli biriydi ve Filistin kültüründe işgal altındaki toprakların içindeki ve dışındaki birçok gazeteci ve aktivist için bir referanstı” Arac’ın bir arkadaşı Al-Manar internet sitesine verdiği demeçte, “kendisine belirli bir Filistin giysisi sorulduğunda, onun tarihini, ait olduğu bölgeyi ve aileyi anlatırdı” diyor.

Arac’ın bir diğer arkadaşı Lübnanlı aktivist Khodor Selame, “Basel her alanda bir bilgi hazinesiydi. Din ile toplumu birleştirmişti. İthal bir sosyal bilim yerine yerli bir sosyal bilim kurma yeteneğine sahipti. Filistin’deki her köy, sokak veya taş hakkında anlatacak bir hikâyesi vardı. Bütün savaşların ve şehitlerin isimlerini biliyordu.”

Arac, Filistin içinde Filistinli gençler ve turistler için eğitim turları düzenlerdi. Onları Filistinlilerin İngiliz ve İsraillilere karşı savaştığı bölgelere götürdü. Ayrıca Nakba’dan (1948 Felaketi) önceki Filistin isyanlarını ve tarihini belgelemek için çalıştı.

Al-Manar internet sitesine konuşan Selame, “Basil, Filistin’e giden yolun herhangi bir tarafsızlık veya eğrilik içermeyen şekilde dümdüz olduğunu görmüştü. Kendini Filistin davasını belgelemeye, tarihini yazmaya ve kuşaktan kuşağa aktarmaya adamıştı… Çok okuyan bir ‘savaşçı’ydı… pek çok kişinin aksine çok iyi bir dinleyiciydi ve her konuşmayı Filistinlilerle; bir kitabın, referansın veya bir makalenin adıyla bitiriyordu.”

Selame konuşmasına “Lübnan’ın direniş alanındaki deneyiminden çok etkilendiği için direnişe dayalı net bir projesi vardı” diye ekledi.

2015 yılında Arac, Beyrut’taki Direnişi Destekleme Konferansı’na katıldı. Filistin’e döner dönmez birkaç genç adamla birlikte bir haftalığına ortadan kayboldu.

Filistin Yönetimi, bu grubun İsraillilere karşı askeri bir operasyon düzenlediğini bildirdi. Buna paralel olarak İsrailliler de bu grubun Lübnan Hizbullahı tarafından silah altına alındığını iddia etti. Sadece bir hafta sonra Filistin Yönetimi, kamp gezisinde olduklarını iddia ederek herhangi bir operasyona hazırlandıklarını reddeden A’raj ve arkadaşlarını yakaladı.

Filistin otoritesi, Arac ve arkadaşlarını Bitonia hapishanesine hapsetti.  Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas, İsraillileri hedef alacak büyük bir operasyonu durdurduğunu söyleyerek İsrail Kanal 10’a çıktı.

Arac ve arkadaşları hapishanede işkence gördüler. Şeker hastası olan Filistinli ‘savaşçı’nın sağlığını etkileyen ilaçların verilmesi reddedildi. Bir ay süren açlık grevine başladılar, ardından Filistin Yönetimi onları gözaltından 6 ay sonra serbest bıraktı.

Filistin Yönetimi, serbest bırakılır bırakmaz ve iki taraf arasında bilgi alışverişini içeren İsrail-Filistin Otoritesinin Güvenlik Koordinasyon Politikasına dayanarak, Arac ve arkadaşlarıyla birlikte soruşturma raporunu İsraillilere gönderdi.

Selame’nin bildirildiğine göre, Filistin Yönetimi, Siyonist yetkililerle, serbest bıraktığı mahkûmları yakalaması için anlaşıyor. Böylece Filistin Yönetimi, direniş savaşçılarını tutuklama suçlamalarını reddedebiliyor.

İşgalci İsrail-FY Güvenlik Koordinasyon Politikası, Filistin Otoritesinin “teröristleri ve terörizmi” önlemekten ve bunlara karşı doğru önlemleri almaktan sorumlu olduğunu belirten 1995 tarihli Taba anlaşmasında belirlendi. Bu, direniş silahlarına, özellikle Hamas, İslami Cihad ve El-Aksa Şehitleri Tugaylarına el koyan ortak bir Filistin-İsrail komitesi aracılığıyla gerçekleşiyor.

2000 yılında El Aksa İntifadası’nın patlak vermesinin ardından Filistin Yönetimi güvenlik koordinasyonunu durdurmuştu. Mahmud Abbas’ın iktidara gelmesiyle süreç yeniden restore edildi. Siyonist Başbakan Ariel Şaron bu vesileyle şunları söylemişti: “Başkan Mahmud Abbas’ın seçilmesinde büyük fırsatlar görüyoruz. Umuyoruz ki o, halkına önderlik edecek ve kurumlarını inşa edecek, terörle mücadele edecek ve terör örgütlerinin altyapısını ortadan kaldıracak topluma saygılı demokratik bir hukuk oluşturabilecektir.”

Selame, “Basil’in Filistin Yönetimi’ne karşı duruşu, devrimci söyleminin temeliydi. Çünkü bu teşkilatın sınırlı bir rolü olduğuna ve işgalin yararına olmasaydı dünyanın onun kurulmasına izin vermeyeceğine açıkça inanıyordu,” diye belirtti.

Bu büyük kayıp nedeniyle, Arac’ın şehadeti konusu son üç günde en az dört ülkede (Lübnan, Filistin, Mısır ve Ürdün) gündeme otururken, sosyal medyaya devrimci bir hava hâkim oldu.

Selame’ye göre “Bu bir geçiş noktası. Bugün, ayrılışına üzülmek yerine Basil’in deneyimini geliştirmemiz gerekiyor. Basil’i her türlü koordinasyonu, normalleşmeyi veya barışı reddeden, süregiden bir entelektüel mücadele yoluna dönüştürmeliyiz.”

“Basil’in gidişinin katillere geri tepeceğine eminim: Her türlü direnişe karşı operasyon yürüten Filistin Yönetimine ve Basil el-Arac’a suikast düzenleyerek on binlerce kahraman üreten ve binlerce başka aydının pusulasını başka yöne çeviren İşgalci İsrail’e… ”( Sara Taha Moughnieh/Almanar-Çeviri: Özlem Burya/Medya Şafak)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

5 + one =