Moskova-Tahran-Ankara şeklinde stratejik bir üçgen oluşturmalıyız

Moskova-Tahran-Ankara şeklinde stratejik bir üçgen oluşturmalıyız

Mehr Haber Ajansı’na konuşan dünyaca ünlü Rus filozof Aleksandr Dugin “Güney Kafkasya meselesi için Moskova-Tahran-Ankara şeklinde stratejik bir üçgen oluşturmalıyız” dedi.

Azar Mahdavan: Avrupa’da yaşanan Ukrayna savaşı, Ortadoğu’da devam eden Gazze savaşı ve Güney Kafkasya’nın çözüme kavuşmayan sorunlara baktığımıza yeni dünya düzenine geçiş yaptığımızı anlayabiliriz.

Tek kutuplu ile çok kutuplu arasında yaşanan çekişmelere baktığımızda bu yeni dünya düzeninde bizi neler beklediği sorusu akla geliyor.

Mehr Haber Ajansı Rusya Devlet Başkanı Putin’in ‘akıl hocası’ olarak bilinen ünlü Rus filozof Aleksandr Dugin ile bir röportaj gerçekleştirdi. 

Aşağıdaki yazıda bu röportajın tamamını okuyabilirsiniz:

1- Sayın Dugin, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasından sonra bir makalede şunu yazmıştınız: “Ukraynalılar, Belaruslular, Kazaklar, Ermeniler, Azeriler ve Gürcüler büyük bir Rus gücü yaratmaya çağırdığımızı anlamalılar. Onlar bizimleydi ve hala bizimleler”. Bu ifadeniz ne anlamına geliyor? Siz Rusya’yı Büyük Savaş’a mı itiyorsunuz?

Ben öyle düşünmüyorum, eminim ki biz 3 grup olarak Rusyalıyız. Yani Büyük Rusya, Küçük Rusya (Ukrayna) ve Beyaz Rusya (Belarus) olarak tek bir milleti temsil ediyoruz. Güney Kafkasya ve Orta Asya’nın diğer halkları arasında da kültür, medeniyet ve jeopolitik çıkarlar açısından önemli birlik içerisindeler. Sorun bu ülkelerin bağımsızlığını kabul edip etmemek değil. Bu ülkeler gerçekten bağımsız olamazlar. Bu ülkeler bizimle eşsiz bir jeopolitik alan yaratabilirler, aksi takdirde Batı tarafından sömürgeleştirilirler. Bu nedenle bunlar gerçek anlamda bağımsız olamazlar.

2- Ukrayna’daki savaşla ilgili dünya medyasına yansıyan, Rusya’nın Ukrayna’daki operasyonlarını sonlandırmak istediği yönünde. Moskova hükümeti Ukrayna ile ateşkes anlaşmasını hangi koşullar altında imzalayabilir?

Askeri operasyonun amacı Ukrayna’yı Nazilerden arındırmak ve sılahsızlaştırmaktır. Yani Putin, bu hedeflere ulaşmadan barış görüşmelerine başlayamayacağımızı teyit etti. Biz barış görüşmelerini Ukrayna’da militarizmin ve Nazizmin durması şartıyla başlamaya hazırız. Ancak bu hedeflerin gerçekleşmesi için Ukrayna’nın tüm bölgelerini kontrol altına almamız gerekiyor aksi takdirde rejiminin büyük bölümünde siyasi bir değişimin gerçekleşeceğinden emin olamayız. Ayrıca Ukrayna’nın barış görüşmelerinden sonra askeri gücünü yeniden inşa etme çabalarına odaklanmayacağından emin olamayız. Zelenski’nin Almanya ve Fransa ile ordusunu tam anlamıyla yeniden inşa etmek için anlaşmalar imzaladığını görüyoruz. Bu nedenle Ukrayna’nın tarafsız bir politika izlemeden ya da bizim tam kontrolümüzde olmadan anlaşma yapamayız. Böyle bir anlaşmanın ne zaman gerçekleşeceği belli değil. Batı Ukrayna’ya yardımını bugün durdurursa ben 2 hafta, en fazla üç hafta veya bir ay içinde Ukrayna’nın yenileceğini düşünüyorum çünkü Ukrayna’nın askeri gücü yok.

3- Bu konuşmanıza göre Rusya ve Ukrayna’nın barış anlaşmasından çok uzak olduğunu söyleyebiliriz?

Evet; Ukrayna kesinlikle Batı parasına, Batı silahlarına ve genel olarak Batı yardımına bağımlıdır ve Batı, Ukrayna’ya askeri yardım sağlamaya devam ederse bu (savaş) uzun süre devam edebilir.

4- Ukrayna savaşının başlaması ile birlikte yeni bir dünya düzeninin oluşmaktadır diyebilir miyiz?

Mevcut dünya düzeni tek kutupludur. Bu sistem Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra oluşturulmuştu ve bir tür Batı tek kutupluluğu vardı ve Batı dünyası tüm insanlık için kendi kurallarını tasarladı. 30 yıldır devam eden Batı tek kupluğu çöküş sürecini geçiriyor. Rusya, Çin, Batı Asya ve İslami direnişin ilerleyişi; tek kutuplu sisteminin artık çok kutuplu sistemi sürecine girdiğini gösteriyor. Bu iki kutuplu değil, çok kutuplu. Çünkü Batı bloğu, Rusya ve Çin şu anda üç bağımsız kutup oluşturmaktadır. İran, Türkiye, Arap dünyası, Endonezya, Pakistan, Hindistan, Afrika ve Güney Amerika gibi güçlü bölgeler de var. 

Bunlar çok kutupluluğu inşa etmekte. Şu anda yaşadığımız değişim budur, tek kutuplu sistemden çok kutuplu sisteme geçiş yapmak.

5- 6’lı platform ile ilgili düşünceniz nedir. Sizce bu platform Güney Kafkasya’daki sorunların çözülmesine yardımcı olabilir mi? 

Güney Kafkasya’daki sorunun çözümünün temel şartının radikalizmden ve Batı’dan vazgeçmek olduğunu düşünüyorum. Çünkü ABD ve Avrupa Birliği’nin bu bölgeye herhangi bir müdahalesi, anlaşma ve karşılıklı anlayış oluşturma olasılığını ortadan kaldırır.

Güney Kafkasya’daki sorunun Batı olmadan, bu bölgede bulunan Rusya, İran, Türkiye, Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan gibi ülkeler tarafından çözülmesi gerektiğini düşünüyorum. Güney Kafkasya’da ortak çıkarlar vardır bu nedenle bölge ülkeleri birlikte çözüm bulmaları gerekiyor. Güney Kafkasya’nın üç büyük gücü olan Rusya, İran ve Türkiye’nin çıkarları kesişiyor. Bu ülkeler aynı zamanda her biri arasında Güney Kafkasya bölgesinin küçük ülkeleriyle yakın ilişkisi var.

Örneğin Ruslar, Ortodoks Gürcüler, Azeriler, Türkler ve Müslümanlar benzer etnik gruplara aittir. Azeri Şiilerin tarihsel olarak İran ile ortak bağı var. Ermeniler de etnik olarak da İranlılara yakındır.

Ama Hıristiyanlığın bir kolu olan Monofizit Gürcü ve Ruslar var onlar da bizim ve Gürcüler gibi Ortodoks Hıristiyan değiller. Yani dinin, etnik grupların, tarihi ilişkilerin ve jeopolitik çıkarların kesiştiği bir durum söz konusu.

Bu sorunun çözüm yolu altılı platformun kimsenin müdahalesi olmadan düzenlenmesidir. Ama bu platformun sonuç vermemenin tek yolu Batı’nın müdahelesini önlemektir. Aslında bu sorun Ermenistan’dan kaynaklanıyor. Çünkü Paşinyan’ın Soros ve Batılı ülkelerle bağlantısı var ve  Batılı ülkeler Ermenistan üzerinden bölgeyi istikrarsızlaştırmaya çalışıyor.

Bundan önce de eski Gürcistan Cumhurbaşkanı Mihail Saakaşvili Batı için çalışıyordu. Batı bölgeyi istikrarsızlaştırmaya bölgesel güçleri birbirine düşürmeye çalışıyor. Rusları Türklere, Türklerı İranlılara, İranlıları da Ruslara karşı düşman etmek istiyor. Biz her şeyden önce Moskova-Tahran-Ankara şeklinde stratejik bir üçgen oluşturmamız gerekiyor.

6- Siz daha önce Trump’ın 2016’da cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanmasını Rusiye için bir başarı olarak değerlendirmişdiniz. Peki Trump 2024 seçimlerini kazanması takdirde yine aynı görüşü savunacak mısınız?

Donald Trump’ın Rusya için bir zafer olmasından neyi kastettiğimi anlamıyorsunuz. ABD politikalarının iki yönü olduğunu anlamalıyız. Birincisi küreselcilerdir. Küreselciler Demokrat Parti’nin dünya çapında liberal demokrasiyi uygulamaya çalışma eğilimini temsil ediyor. Hegemonik küreselcilik, Demokrat Parti’nin dünya genelinde liberal demokrasiyi uygulayıp bölgesel bir güç olmaktan ziyade hegemonik bir güç olma eğilimini ifade ediyor. Neo-muhafazakar grubun paylaştığı benzer bir görüş Cumhuriyetçi Parti içinde de mevcut. George Bush bu yeni muhafazakar grubu temsil ediyordu ve Barack Obama veya Joe Biden Demokrat Parti’nin küreselciliğini temsil ediyordu. 

Ancak Demokrat Parti’nin neo-muhafazakârları ve liberal Demokratları genel olarak tek kutuplu sistem konusunda benzer bir görüşe sahip; Ukrayna’da savaşı başlatan ve renkli devrimleri destekleyen yeni muhafazakarlar ve liberal demokratlardır.

Amerika Birleşik Devletleri’nde Cumhuriyetçi Parti’de Amerika’nın ve dünya sisteminin kurallarına ve oyunlarına dair alternatif bir bakış açısı var. Trump tam da bunu yani geleneksel muhafazakarları temsil ediyor ve bu kesimde çok az bir müdahaleci görüşü var. Geleneksel muhafazakarlar ülke içi sorunlara daha fazla odaklanmayı, “Amerika’yı Yeniden Büyük Hale Getirme”yi (MAGA), yasadışı göçü durdurmayı ve klasik Amerikan toplumlarının geleneksel zenginliklerinin bir kısmını kurtarmayı öngörüyor. Trump Amerikan dış siyasetine çok daha az müdahale ediyor. Bu nedenle Trump başkanlığı döneminde Amerika-Rusya ilişkilerinde ciddi bir gerilim yaşanmadı.

Trump, Ukrayna’ya yapılan tüm mali ve askeri yardımı durdurma sözü verdi. Ukrayna’nın ABD’den bu kadar büyük miktarda yardım almamaması takdirde Rusya’nın savaşı hızla kazanacağı anlamına geliyor. 

Ama bunu da unutmamak gerekiyor Trump İran ve İslam karşıtı bir siyasetçi. Bu nedenle Trump Rusya için iyi bir seçim olabilir ama tüm dünya için iyi bir seçim olacağını düşünmüyorum. 

Ama üzerine durmamız gereken iki önemli teori var: Birincisi Trump’ın müdahaleci bir politikası olmaması. İkincisi Trump’ın Rusya’dan daha çok Çin’in ekonomik anlamda rakip ve düşman olarak görmesi.

7- Gazze’deki savasla ilgili yorumunuz nedir, Sizce İsrail nereye kadar soykırıma devam edebilir?

Öncelikle şunu söylemek istiyorum, jeopolitik açıdan Gazze, tek kutuplu ile çok kutuplu arasında yaşanan savaşın bir başka cephedir. Ukrayna’da da çok kutuplu olan Rusya ile tek kutuplu Batı arasında bir savaş var. Ukrayna ise gücü olmayan ve Batı’nın vakalet savaşını yürüten ülke. İsrail de tek kutuplu Batı dünyasının bölgedeki vekalet savaşını yürütüyor.

Yani bu iki durum birbirine çok benziyor: Rusya tek kutuplu Ukrayna ile savaşıyor. Müslümanlar ve Filistinliler aynı Batı dünyasının kurbanlarıdır.

İsrail Filistinlilere karşı soykırım işliyor. Dolayısıyla İslam’ın Amerikan hegemonyasına ve emperyalizmine karşı mücadele eden çok kutuplu bir güç olduğunu düşünüyorum.

Ama benim Gazze ve Ortadoğu’da izlemlediğim konu Ortadoğu’daki Şii nüfusun seferberliğidir. Ortadoğu’da direniş ekseni, (Filistinliler ve Hamas dışında) ağırlıklı olarak Şiilerden oluşuyor ve diğer ülkelerde küreselleşmeye karşı mücadelede yürüten gruplar Yemen’de Husiler (Ensarullah), Lübnan’da Hizbullah, Suriye’de Alevi Şii hükümeti ve Irak’ta Şiilerdir.

Belki sonra İran da bu eksende yer alır. Şii ülkeler Ortadoğu’daki direnişin ve güçlerin çekirdeğidir. Ama aynı zamanda bir gün Sünni Müslüman halklarının da hegemonyaya karşı mücadeleye katılacağı düşünüyorum. Mesela Mısır, Refah bombalanırsa İsrail’e karşı savaşacağını söyledi, şimdi Refah bombalandı, o zaman Mısır’ın mantıken savaşa girmesi gerekiyor. Cezayir de savaşa katılma sözü verdi. Sanırım şu anda Ortadoğu’da Amerikan hegemonyası ile İslam medeniyeti arasında büyük bir savaşla karşı karşıyayız. Önümüzdeki süreçte nelere yaşanacağını bilmiyoruz ama Siyonistler Mescid-i Aksa’yı patlatmak istiyor. Bunu Arjantin Devlet Bşaknı Javier Milei de söyledi. Boykot, protesto ve kınamalarla biz İsrail’i durduramayız. Bunun Müslüman halklar ve İslam dünyası tarafından yapılması gerekiyor. Çünkü İslam medeniyeti böyle bir soykırıma ve Mescid-i Aksa’nın yıkılmasına göz yumarsa bu, dünyada İslam medeniyetinden hiçbir otoritenin olmadığı anlamına gelir. Şu an Şiiler iyi bir mücadele yürütüyor ama bence tüm Müslümanların bunlara katılması gerekiyor.

8- Sayın Dugin benim sorularım bitti. Sizin eklemek istediğiniz bir konu var mı?

Öncelikle bana İranlı okurlara konuşma fırsatı sağladığınız için teşekkür ediyorum. Rus Ortodoks’un modern Batı medeniyetini Mesih karşıtı olarak görmektedir. Bu, Ayetullah Humeyni’nin İran’daki İslam Devrimi’ne ilişkin düşüncesiyle uyumludur. Dolayısıyla teoloji ve jeopolitik modern siyasette önemli bir unsurdur. Artık teoloji ve Jeopolitiğinin birleştirmenin zamanı geldi. Modern İran ideolojisi tam da bunu yapıyor. Biz bu eskatoloji savaşında yan yana durmamız gerekiyor.

Aynı jeopolitik görüşe sahip olan Rusya ve İran, Batı’daki Şeytan’ı tanımlaması gerekiyor. Ayrıca toplumsal sapmanın göstergesi olan Batı’nın Şeytan ya da Deccal olarak konumuna ilişkin dini yorum da paylaşmalıyız. Ben İran ve Rusya’nın aynı cephede olduğunu düşünüyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

18 + 4 =